29 Aralık 2011 Perşembe

28 Aralık 2011 Çarşamba

Lemis in Thailand 2011

25.12.2011 Pazar

otobüs saat 9 gibi Chiang Mai e ulaştı. İlk olarak bizi kırmızı kamyonetlere bindirip şehir merkezinde bir turizm ofisine getirdiler. Turlar hakkında bilgi verip bize oda satmaya çalıştılar. Biz önceden ayarladığımız Deejay Guesthouse a yöneldik. Girişi güzel, kocaman bahçesi olan bir Guesthouse. Bizim tutmak istediğimiz oda 3 kişilik dorm odasıydı, fiyat kişi başına 100. Önce odamız yok dediler.  750 ye bir odamız var dediler, biz gitmek isteyince de 450 Baht a bir tek bir odamız var dediler. Biz de mecbur onu tuttuk. Yalan olduğu belliydi, ama biz yorulmuşuz, biran önce bacaklarımızı uzatabileceğimiz bir yatak arıyorduk. Christmas doluluğunu anlıyorum, ama bir çok odanın boş olduğu resepsyondaki panodan belli oluyordu zaten. Kime ne tutturursak mantığı. İnsan bir türlü ısınamiyor kaldığı yere bu durumda, otel istediği kadar güzel olsun.
Lemis girişteki havuzu çok sevdi. Ana girişin önünde motorsiklet kiralama yeri var. 2 tane bedava bilgisayar, wifi da bedava. Biralar ve Su market fiyatının biraz üstünde, ama yine de ucuz. İşletmeci yabancı ve suratsızın teki. Ortak alanda kamp ateşi yakılıyor ve ortam gayet rahat ve güzel ancak rahat bir uyku beklememek gerek, tüm sesler, fısıltı bile olsa, odanın içinde.  
Eşyalarımızı yerleştirdik ve bir iki dakika uzanalım derken uyumuşuz! Ama ne uyku! tüm gecenin acısını çıkardık ve 3 saat sonra tamamen yenilenmiş bir şekilde kalkıp şehiri keşif etmeye çıktık.
Sokaklarda bir canlılık belirlenmeye başladı, yavaş yavaş ortalık doldu. 50-60 mat yerleştirilip bir sürü insan masaj yapmak için hazır konumunda bekliyordu.Biz masajımızı sonraya bıraktık.



Önce tapınakları gezelim derken yemekciler kurulmaya başladı her tarafa.Tapınakları cıvıl cıvıl. Lemis kendisine hemen arkadaş buluveriyor tabiki.
Spring roll, sebze ve yumurtalı domuz sarması, kızartma doldurulmuş biber ve sardalya(içinde yumurtası da var) 
sokak müzisyenleri, ortalama yaşı 85
yeni ayakkabılarımız
Christmas çılgınlığı her yerde! hayatında kar görmemiş insanlar. Doi İnthanon dağına çıkıp sabahı bekliyorlarmış, çiy görebilmek için. Pet şişelerden yapılmış bir çam ağacı, recycling ve çevre bilinci Avrupalılardan kat kat üstünde. Örnek insanlar. yerde çöp yok, çöp kutusu olmamasına rağmen! çop konteynerlein yanında görevliler var ve çöplerini yanlış atınca uyarmadan ayırıveriyorlar.
Pavurya dağı! hepsi de mavi pavurya ve kocaman.
Pavurya köftesi pavurya içinde. yanında da pavurya kıskaçları.

yedik bitirdik
kültür mantarı yetiştirme kiti
samanbalyasının içinden kültür mantarları fışkırıyor! set olarak alabiliyorsun ve evinde mantar yetiştiriyorsun. Bende isterdim evimde böyle bir şey.
noel baba küçülmüş ve ud çalıyor
tapınaklar her yerde
Meğer Weekend market in tam göbeğine düşmüşüz! weekend market dedikleri şey her yerde küçük standlar kuruluyor, her yemek yemekci ve fiyatlar çok uygun. içki ve sigara yasak sokakta, bu bizim hoşumuza gitti. Çok sağlıklı besleniyor Thai milleti, şu kızartma ve şeker olayı olmasa.
Bir sürü meyve suları, çeşit çeşit mezeler, çorbalar, tatlılar yedik. keşke daha da acıksak da daha çok çeşit denesek :)

Lemis elimden telefonumu alıp Angry Birds a dalınca biz de masaj yaptıralım dedik. Ayak masajı. ayaklarımızı mıncıklattık yarım saat ve yolumuza devam. Bir kaç hostel bakalım, kalacak yer ayarlayalım diye çıktık pazardan.

Jonas ın bize önerdiği Gap's house a gittik, kapı duvar derken birisi çıktı ve yerin yılbaşına kadar dolu olduğunu söyledi. biz de devam ettik. Gezdiğimiz tüm yerler kaldığımız yerden daha iyi değildi, bu yüzden kalmaya devam edelim dedik. Resepsyonda full dolu olan ve yeri kalmamış olan Hostelde bir kaç gün daha sorunsuzca uzattık. Sabah başka odaya geçmek istediğimizi söyledik, 300 baht lık odayı tercih ettik.
26.12.2011 Pazartesi
Yeni odamız aynı büyüklükte, banyo daha büyük ve bir alt katta. Fiyatı da daha uygun. Süper.

Sabah ilk işimiz “Vegetarian center Chiang Mai” ı bulmaktı.
Toparlanırken bir eksiklik hissettik. Kamera nerede??!!! Fotoğraf makinamız nerede!!! Ara tara bulamama! Hatırlamaya çalışıyoruz, en son Lemisin elindeydi, dün gece. Hostel bakıyorduk, bir ara bir yerlere koymuştur!
Günümüze kötü başladık. ne güzel fotoğraflar çekecektik! Yapacak bir şey yok. Kahvaltımızı yapmaya gidelim şu Vegeterian center Chiang Mai 'a. Baya bir yol kat ettikten sonra bulduk yerimizi. Benzincinin yanında, pazar yeri/hal gibi bir yer. Güler yüzlü, huzur dolu insanlarla dolu burası. Hiç sorulardan sıkılmayan ve yardım sever bir millet bunlar! Koca kazanlarda sular, çorbalar; yemekhanede gibi self servis, kendin pişiriyorsun yemeklerini, meyveler ucuz, bir sürü soslar ve değişik değişik tatlar kokular. Fiyatlar ucuzdan ucuz! bir tabak yemek 25 cent e geliyor, ve doyurucu. Çekine çekine alıyoruz, büyük tabak değil küçük tabaklara az az doldurup beleşci "farang"(yabancı) gibi görünmek de istemiyoruz. Saat 14 de kapanıyor burası, happy birthday melodiyle thank you şarkısı söyleyip kapatıyorlar ışıkları. ama acele edin, kovuluyorsunuz havası hiç yok! Bizim tabaklarımızda bir sürü otlar, saplar, yenmeyecek sopalar var, çiğnenmiş sürüyle samanlar... En son tabak çanak larını alıyorsun ve bahçedeki leğenlerde yıkıyorsun. çöpler ayrılıyor burada. plastik, yemek artıkları vs. İlk leğende yemek artıklarını çalkalıyorsun, ikinci leğende sabunluyorsun, üçüncü leğende duruluyorsun, dört ve beşinci leğende de kalan sabunları yok ediyorsun ve paşa paşa bulaşıkları ayırarak kurutma masalarına diziyorsun. çok kolay ve verimli. Her kesim burada. saat 14:30 da Jonas ile buluşmaya gidiyoruz. Evini bulmak biraz zor oluyor ama o kadar güzel bir yerde oturuyor ki, kesinlikle zevkli birisi. Ev eski tarz Thai evi, Teak ağacından yapılmış, ekstradan bir de mutfak yaptırılmış. Thai insanların evlerinde mutfak bulunmuyor, yemek dışarda yenir, evde yemek yapmak daha da pahalı bile. Çok mantıklı bir şekilde işsizliği en aza indiriyor bu sistem. Jonas bir Thai kız arkadaşı yapmış :) Tüm klişe lere karşı ben de bir Thai kızla birlikteyim artık diye utanarak konuşuyor. Bize sıcak Cookie ve yeşil çay ikram ediyor. Bizim modumuz çok iyi değil, fotoğraf makinamız kayıp ya. Hadi parka gidelim diyoruz ve çoğunlukla yabancıların olduğu bir parka gidiyoruz. Ağaçlara ip bağlayan bir kız ipin üzerinde yürümeye başladı, Lemis de yapmak istedi tabiki. Sonra Dijeridoo çalan birisini dinledi ve akrobatik Yogi leri izledik. Çok garip, karpuz büyüklüğünde meyveleri olan bir ağac gördük. Fransız asıllı bir ailenin çocuğu o meyvaları düşürmeye başladı ve patlatmaya başlayınca biz de ayrıldık oradan. Sonra Sauna ya gidelim dedi Jonas ve arkadaşı. Motorlarına binip gittiler, biz de orada buluşuruz dedik. Sauna yı bulmadan önce Lemis uykuya daldı. ben de Saunanın dördüncü katına kadar Lemisi arabasıyla birlikte taşıdım. yerler teak ağacından bir yer. Sauna terasda, küçük wc büyüklüğünde kısımlar, buhar lı hamam. yesil çay/yasemin kokulu buhar. çok temiz görünmese de çok temiz kokuyordu en azından. Jonas çıktı buharların arasından ve fotoğraf makinamızı bulduğunu söyleyi verdi! deli mi ne! nasıl yani! Lemis makinayı Jonasın önerdiği yerde bırakmış, Hostel sahibi de Jonasa mail atmış. o da Saunaya gelirken makinamızı alıvermiş!

Bir şeyi çok istersen olur derler ya. İnanç. Sauna bitiminde Lemis uyandı. Sauna dan ayrıldık ve Hostelimize doğru döndük. Biraz bahçede bilgisayar la uğraştı Ayşegül, bende  Lemis le birlikte Çinlilerin Ipad ine el koyup oyun oynadık. Yine Lemisin uyku vakti çoktaaaan geçmişti, hadi yatağa.   



27.12.2011 Salı
Sabah kalkıp  ilk parti çamaşırımızı yıkamak üzere çamaşır makinalarının yanına gittim. Bir küçük makina dolusu çamaşır 20 B. Yıkamaya koydum ve sonrasında Lemis’ yıkadım. Her banyo öncesi komik bir yakalamaca oynuyoruz. Lemis yıkanmak istemediğini söylüyor, ben de onu yakalıyorum ve duşa sokuyorum. Girdikten sonra bir problem yok. Sonra Lemis’le kahvaltıya indik ve Lemis’in sevdiği omletli pilav siparişi verdik. Beraber sohbet ederek kahvaltımızı yaptık ve binbir ısrar sonrası Erdem’i de kaldırabildik. Erdem kalktığında çamaşırlar yıkanmıştı bile. Bahçede bizim çamaşırlara yer açarak astım.
doi suthep tapınağına çıkarken Akha kabilesinden çocuklar görüyoruz.


Bugünkü plan Doi Suthep’e gitmek. Jonas orayı görmeyince chiang Mai’yi görmüş sayılmazsınız, dedi. Hostelden çıktık, 1 saat kadar yürüyerek Chiang Mai hayvanat bahçesine vardık. Önünden kalkan dolmuşlara binmek için. Gittiğimizde bekleyen bir dolmuş vardı ve bindik. Dolmuş dediğim de aslında bir kamyonet. Arkasının tepesi kapalı, yanlarındaki camlar ve arkası açık. Oturma yerleri var yanlarda. Bol hava alıyor. Doi Suthep Chiang Mai’yi yükseeek bir tepeden gören bir tapınak. Çılgın gibi kullanan şoförümüz virajlara öyle güzel girip çıktı ki bir torbayı elimde tutmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Hem kendim hem de Lemis için. Neyseki bir vukuat olmadı. Tapınağın birçok merdiveni var. Merdivenin başlangıcında çilek satıyorlardı. Çilekçi kadının tezgahının arkasına Lemis’in arabasını bıraktık ve Lemis çilek istediği için çilek aldık. Lemis bütüüün merdivenleri, ki 1000 vardı herhade, çilek yiye yiye ve konuşa konuşa çıktı. Son basamakta kucak istedi sadece. Tepedeki tapınağa girerken ayakkabılar çıkıyor. Her tapınakta öyle. İçinde bir çok küçük tapınak var. Etrafı tepeler ve orman.


bir sürü çan, çan çan çan...


Lemis her küçük tapınağın içine girdi ve hemen oturun yazıyor olduğu için hepsine girer girmez attı kendini yere. Tapınaklarda takla atmayı tercih ediyor genelde, yerler halı ya. Taklaya uygun onun için. Bir tapınaktaki rahip Lemis’ i çağırdı ve bileğine beyaz bir ip bağladı, ardından da kafasına kutsal olduğunu düşündüğüm bir su serpti. İpi bağlarken de dua etti ve bu sana şans getirecek dedi. Aynı şekilde o adam Erdem’e de bağladı ama bana yandaki bağladı. Kadın erkek farkı.  Sonra bilekliklerimizin şans getireceğine gerçekten inanarak bir resim çektik.






Lemis bilekliği ancak yemeğe kadar tutabildi, sonra sıkıldı ve çıkardı. Tapınaklarda çıplak ayak gezmeyi çok seviyor Lemis, ve her yere genelliyor aslında.
jack fruit ağacı. meyveleri ur gibi her tarafından fışkırıyor ve karpuz boyutlarına ulaşıyor. tadı leş, soğan, sarımsak, elma ve muz karışımıymış ve uçaklara sokmak yasakmış. denemedik daha.
MOM ile birlikte çok hoş bir resim.


Hostele de geldiği gibi bahçede çıkarıyor ayakkabılar ve çorapları. Hep çıplak ayak olmak istiyor, ben de çok severim, Erdem’de. Genetik…Tapınağın alt tarafında yolda bir sürü tezgahta bir şeyler satılıyor, onları gezdik ve bir tane dükkanda yemek yedik. Noodle soup. Ardından da Orkidefabrikası yazan bir yere girdik, orkide göreceğiz diye ama yeşim taşının işlenip heykel veya yüzük, vs ye çevrildiği bir yer çıktı. Bir sade yüzük hoşuma gitti, fiyatı 1200 Euro falan. Saçmalamışlar. Tüm bunlardan sonra da tekrar dolmuşa binip Old Town’a geri döndük:60Baht kişi başı. Yürüye yürüye Night Market’a geçtik. Yolda mango suyu içtim. Boğazım ağrıyor iki gündür. Ne gereksiz hasta olmak şimdi. Vitamin depolamaya çalışıyorum ordan buradan.

Night Market baya büyük bir alan. Artist’s Corneir yer var, resmini verince aynısını çiziyor, ama resim gibi. Lemis ordaki ressamlardan biriyle çok ilgilendi. O Lemis’e ismini sordu, Lemis de İngilizce olarak ona. Yakında konuşacak galiba İngilizce’yi. Sonra biraz gezindikten sonra yemek yenen kısma geldik. Çeşit çeşit yemek, bizim alışveriş merkezlerindeki gibi yan yana dizilmişler ama açık hava. 200 bahtlık bilet aldık, biletlerle yemek alınıyormuş. Bir Tom Yum(olmamış mango salatası, balık sirkeli, bir süper acı çorba. Lemis patates istedi, aman yemek olsun da. Onca yemek arasında patatesi seçse de hiç yememesinden iyidir. 


Yemekten sonra Lemis’e bir Chiang Mai t-shirti, Erdem’e bir kumaş sarong tipi pantolon ve bir küçük örme el işi oyuncak alıp geri dönüşe geçtik. Pazarlıkla bir tuktukçuyla anlaşıp 60Baht’a hostele geri döndük. Hostelde bahçede güzel müzik ve bir sürü insan vardı. Lemis ateş başındakilerle kaynaştı ve oynadı. Biz de Erdem’le bir bira alıp Pai’dekalabilecek yer bakındık. Geç olduğuna inandığım bir saatte, 11 gibi, Lemis’le odaya gittik. Kitap okuyup yattık, Lemis uyudu ama ben öksürükten uyuyamadım. Tam uyumuşken de bahçede gitar çalarak şarkı söyleyen korkunç çatlak ve yüksek sesli bir adamın böğürtüsü. En sonunda susturdular adamı ama isyankar. Rock’n Roll is killed by machines like you tipi laflar ediyordu. Neyse sonra bir şekilde uyumuşum.   
28.12.2011 chiang Mai
Bu sabah yine vejeteryan merkezine gidelim dedik. Çeşit yemekler, bu sefer daha da kendimizden emin dik ve istediklerimizi seçip yedik. Çok garip tatlıları denedikten sonra bir de zencefil(12 B), papaya (16 B)ve muz (16B)aldık. Yarınki kahvaltımız için de yulaf ezmesi ve cereals. Özlemişiz Avrupa kahvaltısını. Meyveleri hostele bırakıp merkeze devam ettik. Bi sauna yapalım dedik. Ayşegülün sinüzitine iyi gelir diye bol sauna yaptık. Sauna sonrası yine acıkmışız ve bu bahaneyle sokaktaki şiş et yapan arabalardan şiş lerimizi aldık. 5 baht bir şiş. Lemis yemeye başladı. Bir tane daha ve bir tane daha! Et istiyormuş canı! Yoga kursuna zamanında ulaştık.Wild Rose Yoga, Teak ağacından bir eski Thai evi, bol ahşap ve ferah.  Bedavadan yoga yapabileceğimizi zannederken 350 baht dediler. Ayşegül yapsın, ben de Lemise bakarım dedim. Lemis durmak istemedi ama iyi zaman geçirdik. Bir ara Soda diye tutturdu alman kızımız. Soda almaya giderken bir şiş daha yedi ve iyiki doğumuşum değil mi? İyiki senin annen seni doğurmuş, iyiki varsın, seni çok seviyorum babacım diye ötmeye başladı küçük kuşumuz. Bıcır bıcır konuşan veyoga yapanların arasına dalıp her yere girip çıkan Lemis bir de mandalinalarına saldırdı ve üstüne muz da yedi. İştahı açıldı. Yoga yorucu ama güzel geçti. Dönüş yolunda uykuya daldı. Biz 7eleven den sütümüzü aldık ve milk shake ci keşfettik. Jelly coffee milk shake, bol buzlu, beyin dondurucu türden. Hostele döndüğümüzde Lemisi yatırıp yarınki Chiang Rai yolculuğumuzu ve hostelimizi ayarladık. Baan Bua Guesthouse, 879 Jedyod road, Amphoe Mueang Chiang Rai. Şimdi fotoları yüklemeye çalışayım ve şu Blogu bi başlatayım diye uğraşacam… Laptop un şarjı bitince odama çıkayım dedim. Bu sırada beni bir Thai ressamı çizmek istedi ve sonuç da bu:
dişlerimi fırçaladım, yattım, ama dışarıdan gelen seslerden uyuyamadım. bende biraz ses çıkarayım deyip de Resepsyondan kendime bir bira aldım ve ortama katıldım. 45 dakika sonra da herkes le birlikte ben de odama geçip uykuya daldım.
29.12.2011 Chiang Mai - Chiang Rai

Kahvaltı! Hani dün yulaf ezmesi, meyve ve cereals almıştık ya…
Papaya bir güzel soyulur, muzlar doğranır, sütümüzü/yoğurdumuzu da koyduk, al sana sağlıklı Avrupa maması.

Enerjimizi aldık, şimdi yola çıkabiliriz. Eşyalar toplandı. İki backpack, bir sırtçantası, bir Lemis ve bir de arabası.(ve kuzusu, oyuncağı, çantası, ıvırı zıvırı…).
Hostelin önünde bir dolmuş durdu, biz otogara gitmek istediğimizi söyledik, fiyatı 400 çekti! Hadi oaradan! Biz biraz devam ettik ve başka bir dolmuşa 80 e bindik ve otogara gittik.
VIP minibüsleri kişi başı 400 e götürüyormuş Chiang Rai ye, bizim acelemiz yok, aynı yola neden daha çok para verelim ve kendimizi kazıklanmış hissedelim dedik ve Belediye otobüslerine binmeye karar verdik… Felaket bir sıra, otobüsler 70 lerden kalma american school bus. Asıl caydıran o değildi, 7-8 saat sürermiş bu yolculuk, bu da bize biraz uzun geldi ve Greenbus (VIP Bus) lara binmeye karar verdik. Fiyatı 80 değil, 180 kişi başına ve 3 saatte götürüyor.

Otogarda rahiplere özel oturma yerleri var, otobüslerde de en arka koltuklar boş bırakılırmış, rahiplere özel.

Boş yer kalmadığından biz de 1.5 saat sonraki otobüsden biletimizi aldık. Otogarda ot ot beklemektense yan taraftaki tapınağa gidelim dedik ve meyvelerimizi tükettik.
Bu arada Lemis ilk yazma denemelerini de yaptı. Düzgün yazılanlar Ayşegülden, sanatsal olanlar Lemisin el yazmaları.
Otobüse bindik. Su ve bisküviler hemen girer girmez açıldı ve tüketildi. Fıkır fıkır oynayan Lemis sonunda uykuya daldı. Bir saat uyku, ve zaten yolculuğun da sonuna geldik. 3 saat sonra Chiang Rai büyük otogar a indik. Oradan dolmuşa bindik ve 10 Baht a şehir içine gittik. Baan Bua Guesthouse umuz Jedjod road 879 da. Çok şeker bir Thai evi, balkonlu ve bahçeli. Hemen bir kız çıkıverdi ve bizim yerimizin olmadığını, başka bir yerde kalabileceğimizi söyledi. O kadar da güzel bir yer, biz üzüldük, oysaki rezervasyonumuz da vardı! Neyse, yapacak bir şey yok, keyfimiz yerinde, bakalım öbür yere.

250-300 metre ileride ara sokakta başka bir Baan Bua Guesthouse. Bu da güzel! Bahçesi kocaman, sahibi de çok tatlı. EE tamam. Kontrol edildi ve sahibi yerinin olmadığını, başka bir rezervasyonun olduğunu söyledi!  Şimdi ne yapacaz? Ben sizleri karıştırdım, başka bir çocuklu aile gelecekti, onlarla karıştırdım demeye başladı, oysaki ben çocuklu olduğumuzu belirtmemiştim ki. Neyse, tekrar geri döndük, kız bize tam oda verecek, ama belli ki bir sorun var…sokak numarasına gözüm takıldı: 1047! Demin gittiğimiz yerin numarası da 879. Bizim yerimiz aslında orasıymış, beklediği rezervasyon da biz mişiz. Kadın aradı, oranın sahibi de beklememizi söyledi, ve arabayla gelip alacağını söyledi. Bizi bu kısa mesafe için almasına gerek olmadığını söylesek bile.
Odamız çok güzel. Kocaman yatak, tertemiz ve ferah. Karnımız kazınıyor! Hemen çıkalım ve mama bulalım! Night market varmış burada, hemen oraya gidip en sevdiğimiz olayı yapalım: bilmediğimiz yemekler seçip yiyelim.
Tamam, karides ve sübyeleri biliyoruz, peki bu sağdaki bağırsak neyin nesi?!!
BUYRUUUNN! Kızartma patates var, kalamar, karides, kurtcuk, çekirge, böceeeek, bir de larva. Börgh!
Balıklar kocaman. Her bir tanesi bir kilo gelir, ancak: !!!neden!!!içini temizlemeden pişiriliyor bunlar??çok da lezzetli görünüyorlar oysaki.
Spring rolls. Ve yanında mını karides. Eh, bunlar da bir tür böcek… bunları yeriz de normal, böcek neden yemeyiz ki… Börghh
Lemis hopur hopur. İştahı açıldı sonunda. Şişler etli, soğanlı, ve biber, ananaslı.
Bu da bizim favorimiz: közde güveç, içi çorba dolu. Sebzeleri, yumurtası ve eti yanında geliyor, kendin pişir kendin ye Thai style! Bekleyin, Türkiye ye gelince biz de bundan yapacağız.


Yemekten sonra tatlı yiyecek yerimiz kalmadı yine.
Lemis her yerde arkadaş buluyor, küçük büyük fark etmez.

Bunları istiyorum! Diye tutturdu, al sana hepsinin fotoğrafını çekeyim dedim ve mutlu son J
2 Euro ya terlik, tam da benim terliğim yırtılmak üzereyken…
Burada ananesiyle Skype ile konuşuyoruz.
Ama gözü Angry Birds de…

guesthouse umuzun bahçesi:


Bugün de güzel geçti…


Cuma 30.12.2011 Chiang Rai
Horoz sesleri!

Benim umrumda değil ama Ayşegül uyanıverdi. Tam giyinmiş, Laptop koltuğunun altında bahçeye çıkacak,… Lemis uyandı. Uff. Bu da benim de kalkmam gerekiyor anlamına geliyor. Lemis yıkanacak, kahvaltı yedirilecek vs. Neyse, güne erken başlayıp motor kiralamak istiyoruz zaten.

Kahvaltımız müsli. Menümüzde küçük muzlar, ve yoğurt da var.
Hemen toparlanıp scooter kiralama şirketine gittik. Bize uygun bir makine bulduk, 300 Baht (9 Dolar)Pasaportum rehine kalıyor.
İlk önce benzinci bulmamız gerekiyor. Depoyu dolduruyoruz ve 70 baht ödüyoruz. Benzin fiyatları çok iyi burada! sol trafiğe dikkat, hep sol dan gitmem lazım, unutmamak için sol iyidir diye söylenip duruyorum, ama alışıyorum hemen sol trafiğine. Bugün fillere binmek istiyoruz. Yolumuzu buluruz, ama gezine gezine gidelim diye Mekong Nehirin “beach” tarafına gidiyoruz. Muhteşem manzaralar.

Filleri ararken yılanları buluyoruz.

Kocaman beyaz yılana hemen sarılıyorum. Lemis de çok sever yılanları, bende. Fotoğraf çektirmek için 100 baht istiyorlar, neyse, veriyoruz, hayvanların bakımına harcanıyor sonuçta.

Fillerimiz bizi buluyor. Biz de onları takip ediyoruz ve fillere binmek için bir ağaçeve çıkıyoruz. 3 metre yükseklikten fillerin üstündeki koltuğa biniyoruz. Bizim fil biraz daha ufaklardan. Yarım saat 400, bir saat 700. Ben bir saat filin üstünde sallanmaktansa yarım saat yeter diyorum ve filimize biniyoruz.

Kısa bir tur, ama gerçekten hedefsiz bir şekilde bir saat yolda yürümenin de pek bir zevki yok. Yarım saat süper ama! Lemis biraz sonra filin kafasının üstüne oturtuldu, loca da sallana sallana gitti. Hepimiz için ilk deneyim olduğu için çok eğlendik. Bir dahaki sefere orman içinde safariye çıkmak isterim bir fil ile.

Döndükten sonra filimize şeker kamışı, mısır ve muz yedirdik. Lemis in en çok hoşuna giden de aslında buydu.
Lemis dondurma istedi, biz de ona bir dondurma aldık. İlginç bir şekilde bu sıcakta dondurmayı akıtmadan ve üstüne bulaştırmadan yedi. Dondurma bildiğimiz buzdan değil, jöleden miş! Gayet de lezzetli ve çok da tatlı değil. Favorim olacak potansiyeli var.
Motorumuza bindik ve yakındaki Milli parka gittik. Garip ağaçlar ve bir kaynak, sanki yellow Stone national park USA. Kükürt ve bir sürü başka mineral. Ve sıcak! Yakındaki termale gitmeyi planlamıştık zaten, hemen oraya yöneldik. Ama önce beslenme zamanı:
Yemek! Ne yesek? Daha doğrusu nerede yesek? Fazla uzatmayalım ve ilk restoranta yöneldik. Barbeque tavuk vardı ızgaranın üstünde. Ben ona sulandım tabiî ki. Bir de papaya salatası, benim en sevdiklerimden. Ayşegüle bir çorba. Her şey taptaze hazırlanıyor burada. Çorba isteyince taze sebzeler sıcak suyun içine atılıyor, üstüne sos ve hazır. Şip sak. Üstüne bir de Hindistan cevizi suyu ve etini de kaşıkladık mı… 140 baht a doyduk.
İlginç bir şekilde sepet içinde yumurta satılıyordu orada. Merak ettim, ama köy yumurtasıdır dedim kendi kendime. Oysaki termal de bi yumurta haşlama küveti de varmış! Egg boiling basin diye de bir işareti var. 87 derece sıcaklıktaki su büyük bir kuyudan bir havuza akıyor, oradan da yumurta haşlama küvete ve yüzme havuzuna. Bu sıcakta yüzülürmü bu sıcak suyun içinde diye düşünürken havuz başına yatmış ve uyuyan turistlere gözümüz takıldı. Yemekten uyku basmış, gezmek ten yorulmuş, sıcak suya da girince gevşemiş oluruz ve uyuklarız beş on dakika hayalleriyle bastık 30 papeli(bir dolar bile değil) ve girdik havuza. 48 derece su. Girilecek gibi değil, ama Lemis bir girdi ve çıkmak istemedi! Sürekli kontrol, uyku iyice bastırdı ama yanlış kişilere bastırmış. Ben sızdım, Ayşegül e yazık oldu ve Lemis baya eğlendi. Bir saat sonra çıktık ve yumurta kaynatmaya gittik. Olta şeklinde sepetli yumurta. Çok eğlenceli ve yumurtanın tadı gerçekten çok farklıydı! Kükürtlü sudan mı, yavaş yavaş ağır ateşte pişmesinden mi yoksa beklemeden mi bilemiyorum artık. Hemen yakında bir küçük bambu dan yapılmış köprü ve bir askı vardı, orada oynadık ve eve doğru döndük.
Chiang Rai den 23 km uzaklaşmışız, haberimiz olmamış. Lemis motorda benim ve ayşegülün arasında oturyordu, tam sandviç olmuş, oracıkta sıkışmış bir şekilde sızdı. Şehre girmeden önce muz, mangostan, mandalina, adını bilmediğim birkaç meyve daha ve karpuz aldık. Akşam hafif yesek iyi olur düşüncesi…
Herkes o kadar güler yüzlü ki! Lemisi herkes seviyor, onunla konuşuyor ve okşuyor. Çocukları çok seviyorlar. Pazarda bir sürü hediyeler topluyor bizim fıstık. Bu sefer taze yer fıstığı hediye ettiler Lemise.
Guesthouse a döndük ve meyvelere yumulduk. Tatlı tatlı meyveler pek kesmedi bizi, o yüzden hemen Nightmarket e, yemek yemeğe. Önce bir market gezmesi, sonra Pazar da gezinme ve sonunda yemek stand larına. Pazara yeni böcek gelmiş! Mmmh!
Kızartma sebze ve içi yumurta dolu sardalya aldık, yanında jumbo karides. Ben de büyük bir balık aldım. İçimde kalmıştı. Hani şu içi temizlenmemiş kocaman balıklardan… meğer içini lemongrass ve başka otlarla doldurmuşlar! Şimdiye kadar yediğimiz en pahalı yemek. 150 baht bir kocaman balık. Yemek ten sonra eve. Önce bir marketten sütümüzü alalım dedik. Yanında da Japon yosun kağıtları aldık, biranın yanında yosun iyi gidiyor da…
Upuzun bir sıra, herkes bir tatlıcının önünde tatlı almak için sıra bekliyor. Çok ünlü bir tatlıcıymış meğer! Bakalım neymiş: 3 çeşit aldık. Bir tanesi, Lemisin şansına, dondurmalı çıktı, öbür ikisi de sıcak kokonut suyu ile şeker, içinde de küçük renkli pirinç unundan yapılmış yapış yapış bir sülük kıvamında küpler ve taze Hindistan cevizi içi, benim şansıma! da aynı sıcak çorbamsının içinde yarım pişmiş tuzlu yumurta. Bir daha yemesem de olur. Lemis de yemedi bu arada dondurmasını! İçindeki pembe glassnoodle makarnalardan pek hoşlanmadı galiba.
Guesthouse da masamıza kurulduk ve rotamızı çizmeye devam ettik. Bir fil (Chiang) birası da içtik, yosunları yemeye de unuttuk. Lemis için uyku vakti, bende blogg a devam… şu fotoğrafları yüklemek bu kadar zor olmasa keşke…


Yılbaşı 2011 Chiang Rai
Bugün şelaleleri gezmek istiyoruz ve Chiang Rai da başka ne “must see” varsa görmek istiyoruz. Önce bir motorsiklet kiralamaya gidip kasklarımızı değiştirelim. Lemise kafasına uygun bir kask gelmiş.
Yarınki yolculuk için otogara gittik ve seferleri kontrol ettik. Belki de bir güzel harita buluruz bu yörelerin. Otobüsler yarım saat te bir kalkıyor ve 3 saatte gidiyormuş Chiang Khong a. Orası Laos sınırı ve oradan sınırı geçip devam edeceğiz. Ama bu yolculuk yarın, şimdi Chiang Rai ve etrafını bir gezelim.
Çıktık yola, motorun önünde Lemis, ben kullanıyorum ve bacaklarımla Lemisi tutuyorum, arkada da Ayşegül, kollaıyla beni sarıyor ve Lemisi mıncıkıyor. Bacaklarımın arasında da lemisin altına çantamızı koyuyoruz. Lemis çok sevdi bu motor işini. Tabii yanlış yola giriyoruz, Chiang Mai e doğru gidiyoruz. Beyaz tapınak varmış, onu görelim bari. Git git bitmiyor, hangi yoldayız o da belli değil, hepsi Thai ce yazıldığı için bir şey okuyamiyoruz. Neyse. 30 km sonra artık dönelim dedik. Beyaz tapınak artık bir dahaki sefere. Waterfall diyen bir sapaktan bir 11 km daha gittik. İşte BU! Yağmur ormanları, koca koca yapraklar, Bambular! 30 metre yükseklere sarkıyorlar resmen. National Park a girmiş bulunuyoruz. Lemis yolda uyudu. En büyük ve en güzel şelaleye gelmişiz şansımıza. Ve de en uzak olanı. 1400 metre yağmur ormanların içinden şelalelere bir yol yapmışlar. Lemis tüm yolu düşe kalka yürüdü, son metrelerde artık pes etmeye başladı. Kocaman ağaçlar, yerler yumuşak killi kumlu toprak. Yalın ayak çıkıyor buranın milleti, tabii, botlarla işleri olmaz, kış yok kar yok buralarda.




Şelale tek kelime muhteşem. Fena içimde kalıyor o sulara girmemem! 70 metreden sular düşüyor. 

 Meyvelerimizi tükediyoruz ve dönüşe geçiyoruz. Lemis suya girecek hayaliyle tüm yolu yürüyor, ancak orada suya giremememiz canını sıkıyor. Bir küçük su birikintisi bulup oraya sokuyoruz ayaklarımızı. Ben dayanamiyorum ve yalın ayak yola devam ediyorum. Çok yumuşak toprak, yapraklar ve sopaların üstünden yürümek de çok zevkli.
Motorumuza bindik ve hostelimize geri döndük. O sırada Lemis yine uyudu. Bizim de uykumuz gelmişti ve odamızda biraz yattık. Yatatğımız 2 metre, kocaman ve çok rahat. Lemis kaldırdı bizi. Karpuzumuzu yedik ve bitirdik. Meyveler çok güzel burada! Biraz motorla gezinelim ve sonra motoru geri verelim diye çıktık, şehri dolaştık. Pek bir şey kalmamış görülecek. Tüm solklar hazırlık içinde, yolla kapanıyor, müzik sistemleri kuruluyor, standlar açılıyor, ve yemekler hazırlanıyor. Bu gece yine ziyafet var! Motoru bırakmaya gidiyoruz. Lemis motordan ayrılmak istemiyor.

Sokaklar dolmaya başlıyor.

Yemeklerimizi alalım ve oturup yılbaşı yemeğimizi yiyelim diye mamalara bakıyoruz, sonunda papaya salatası (aşırı acı olduğu için Ayşegül yiyemiyor, Balık pastası, (aşırı acı olduğu için Ayşegül yiyemiyor) ve sübye şişi( aşırı vıcık vıcık olduğu için hiçbirimiz yiyemiyor) alıyoruz.



Lemise patates kızartması (aşırı yağlı olduğu için yedirmiyoruz fazlasını). Ayşegül kendisine Pat Tai alıyor, yılbaşına nasip miş bu her köşede bulunan yemek. Neyseki bir şekil hepimiz doyuyoruz. Ana cadde kapanmış, başında rock band çalıyor, ortasında kültürel ve yöresel gösteriler, ve en sonunda Thai pop. Arada da yüzlerce yemek ci ve bira, whiskey satılan yerler.

Bir sürü fotoğraf çektiriyoruz, herkes Lemisle fotoğraf çekilmek istiyor. Yılbaşına yaklaşıyoruz. Panayır kurulmuş, Lemis dönme dolaba binmek istiyor. O kadar mutlu ki, canım benim, hep böyle mutlu olsun.

Dönme dolap dan sonra zıplama alanına gidiyoruz, oraya girebilmek için 10 dakika beklemek zorunda kalıyor Lemis. Heyecanı görmek lazım, bekleyişi ve gözlerinin parlaması! Zil çalıyor ve çocuklar çıkıyor. Sonra kapı açılıyor ve bizimkiler hücüm ediyor içeri.


 Thai çocukları çok yardımsever ve dikkatli. Hiç merak edilecek bir durum olmuyor. Düşünce herkes destek oluyor ve oyunlarına dalıp zarar verecek pozisyon yaratmiyorlar. Kültür farkı.


Zil çalıyor ve herkes dışarı çıkıyor. Hiç terredütsüz bizimki de peşlerine takılıyor. Sürü psikolojisi, kreş de mi öğrendi acaba?
Hemen yanında alçıdan hayvanlar yapılmış, boya veriliyor ve o heykelleri boyaya biliyorsun.  Ben de kendime bir tane dinazor alıyorum ve kızımla birlikte heykel boyuyoruz. Mutlu bir şekilde ayrılıyoruz. Tüm faaliyetleri bitirdik. Şimdi dakika saymaya geçiyoruz. Birkaç bira içip yemeklere bakıyoruz. Şow lar çok farklı ve izlemesi de çok eğlenceli.
Akha kabilesinden bir gurup çıkıyor ve yöresel danslarını yapıyorlar.


çinliler çıkıp davul gösterilerini yapıyorlar ve sonunda ejderha gösterişi başlıyor. Ejderhanın yılına giriyoruz benim burcum. Yıl 2555. Budhist yılına göre. Sayım başlıyor. Biz de bir Çin feneri alıyoruz ve uçuruyoruz. Dileklerimizi de tutmayı unutmuyoruz.

Geri sayım başlıyor, ejderha gösteris devam ediyor. 2012 ye girişimiz de herkes cep telefonlarıyla etrafı çekiyor. Haavaaaii fişek gösterisi ve çatapat lar her yerde, ama Kuzen Burcu nun anlattığı gibi Çindeki çılgın insan yaralamalı cinsten değil, gayet medeni bir şekilde kutrlanıyor. Yeni yıla nasıl girersen yılın da öyle geçecekmiş derler. Bir bu yıl bol bol gezeceğiz ve yeni şeyler yaşayacağız. Erafımızdaki insanların çoğu da yılı fotoğraf çekmek le geçirecek gibi görünüyor.

Saat 12 bucuk gibi döndük odamıza. Çantalar hazırlanıp sabah yola çıkılacak.

Yeni yıl 2012 Chiang Rai- Chiang Khong –
Mutlu Yeni yıllaaaar! Happy new year, frohes Neues!
Sabah kalkıp hazırlandık. Kahvaltı duş derken saat 10 buçuk oldu. Otobüsümüze yetiştik, biz en arka koltukta, fransızların yanında yer bulduk. Ben de çantaların üstünde oturarak son günü yazdım. Sallana sallana. Bakalım günümüz nerede bitecek, nerede olacağız…


devamı Laos sayfasında...
bu arada fotolar yüklenecek bu sayfaya, arada bir bakın bu bloga da...